<
<
Sıkıcı şehirlerin ayakta kalabilmeleri hep insanları sayesindedir. Önünde fotoğraf çektirecek manzarası olmayan şehirler, manzaranın eksikliği belli olmasın diye yanınıza hep iki üç arkadaş sokuştururlar. Rüzgarda uçuşan bir yaprak gibi savrulamayacağınız şehirlerin buluşma noktaları mebcuren sabit ağaç dallarıdır ve savrulmayan ruhunuza bedeninizin de eşlik edebildiği bu dallarda herkesin yeri bellidir.

İnsan kendini kaybetmediği sürece hep düzgün cümleler kurar. Aynı, pırıltısız bir şehrin sokaklarında yaptığı gibi. Ciddiyet değilse bile ruhuna işlemiş olan, sözüne işleyen kesinlikle odur. Belki de bu şehirlerde, söyleyişteki ciddiyete hürmet etmek için iyice dinler insanlar karşısındakini. Hiçbir söz şehrin gürültüsüne karışıp kaybolmadan. Sözlerin muhakemesini yapmak da kolaydır zaten. Bir söz, sessiz bir sokakta söylenmişse defalarca yankılanır ve her yankılanış dinleyenin ufku için yeni bir fırsattır. Belki de bu yüzden bu şehirde insanları anlamak bu kadar kolay. Rahatsız edilmeden incelemek, defalarca duymak, bu yüzden kolay.

Fakat bir yerde bir tek sözler varsa, pek çok şey de zordur aslında. En ufak bir duygu kıvılcımı yaratmaya çalışırken içinde gezebileceğiniz çiçekli bir bahçe yoksa, en azından kelebek seslerini çıkarabilmek gerekir. Malum, kelebek sesleri de ancak insanın içinde bir yerlerde gerçekten kelebekler havalanıyorsa çıkar. Ve bunları gerçekten duyduysanız, varlıktan bağımsız bir noktada, bu kelebek seslerini sevmeye başlarsınız. Karanlıkta bu kelebek seslerini öpüp, en güzel kahkahanızı şakacı kelebeklerin sesleriyle birlikte atarsınız. Kelebekler ölmedikçe de bir yokluğa bile bağlanıp kalabilirsiniz. Belki de bu yüzden bu şehirde bir bağlandığından kopmak bu kadar zor. Defalarca anlayıp dinleyip kabul ettiğinden kopmak, bu yüzden zor.

Bu şehrin sokakları görülsün diye değil, insanlar yanında yürüdükleriyle daha çok konuşabilsin diye uzun yapılmış. Ve kısayollar hep kasten unutulmuş. Buna rağmen, hala yolunu uzatanlar ise çoktan bu şehre bağlanmış. Onlar artık başka nereye giderlerse gitsinler, gri masalarda ve buz gibi havada, sadece karşıdakinin gözlerine ve sözlerine bakarak içtikleri çayın eksikliğini hep hissedecekler. Ve daha fenası, seslerini duyuramayıp bağırdıkça kelebekler, ve her biri öldükçe, bu sevilmeyen şehri nefes alamaz hale gelinceye kadar özleyecekler.

Sokaklarda hâlâ yankılanan tanıdık bir söz parçası bulmak uğruna çılgınca geri koşacak kadar hem de.
/div>
<<


<1Yorum: